TÜSİAD- Sabancı Üniversitesi Rekabet Forumu ‘Türkiye Sanayisinin Bugüne Bakış ve Öneriler Raporu’nun Tanıtım Etkinliği Yapıldı

TÜSİAD- Sabancı Üniversitesi Rekabet Forumu ‘Türkiye Sanayisinin Bugüne Bakış ve Öneriler Raporu’nun Tanıtım Etkinliği Yapıldı

TÜSİAD- Sabancı Üniversitesi Rekabet Forumu ‘Türkiye Sanayisinin Bugüne Bakış ve Öneriler Raporu’nun Tanıtım Etkinliği Yapıldı

TGDF BAŞKANI ŞARMAN: “Tüm dünyada gıda emtia fiyatlarındaki belirsizlikler ve dalgalanmalar, küresel tedarik zincirlerindeki aksamalar ve bunlara ilaveten ülkemizdeki enflasyonist ortam ve baskılanan kurlar fiyatlama politikalarımızı ve yurt dışı pazarlardaki rekabetçiliğimizi olumsuz yönde etkilemektedir”

Türkiye Gıda ve İçecek Sanayii Dernekleri Federasyonu (TGDF) Yönetim Kurulu Başkanı Demir Şarman, 6 Haziran’da, TÜSİAD-Sabancı Üniversitesi Rekabet Forumu (REF) Türkiye Sanayisinin Bugününe Bakış ve Öneriler Raporu’nun tanıtım etkinliğinde konuştu. Gıda ve içecek sektörü olarak hem ulusal hem de küresel ölçekte tüm zorlukların üstesinden gelmek için bütün güçleriyle çalışmaya devam ettiklerini söyleyen Şarman, şöyle dedi:

“Son 3 yılda yaşadıklarımız bize, ‘2030 yılında sıfır açlık hedefine’ giden yolda, gıda ve tarımın paydaşları için mevcut ya da beklenmedik risklerin ne denli fazla olduğunu ve oyunun kurallarının bir anda ne denli ağırlaşabileceğini çok net bir şekilde gösterdi. Salgın, bölgesel savaşlar, deprem, sel ve kuraklıklar, lojistik kaynaklı tedarik zinciri kesintilerinin hepsi birbiri ardına geldi.”

Şarman, tarım-gıda zincirinin tarladan sofraya yaşadığı zorlukların katlanarak arttığını ve risklerin giderek büyüdüğünü bilerek, her zamankinden daha fazla planlama yapmak, senaryolar üzerinde çalışmak ve işbirliği içinde hareket etmek durumunda olduklarını vurguladı.

“Tarım ve gıda üretiminde yapısal sorunları aşmalıyız”

Şarman, sözlerini şöyle sürdürdü: “İçeride ya da dışarıda yaşanabilecek olumsuzluklar nedeniyle bir anda üstlenmek zorunda kalabileceğimiz ağır bilançoların altından kalkabilmek için tarım ve gıda üretiminde öteden beri hepimizin bildiği yapısal sorunları aşmak durumundayız.  Hatırlanacağı üzere,  TÜSİAD olarak Mart 2029’da açıkladığımız tarım raporumuzda bu sorunlara değinmiş, çeşitli politika önerilerini dile getirmiştik.

Yüzde 80’ini KOBİ’lerin oluşturduğu üretim tesislerimiz bir yandan kaliteli ve ekonomik hammadde, diğer yandan finansa erişim gibi giderek ağırlaşan sorunlar silsilesiyle mücadele ederken, dönem dönem gündeme gelen ihracat kısıtlamalarını da eklediğimizde hepimizin aslında ne denli ince bir ip üstünde yürüdüğünü tekrar tekrar hatırlamak gerekir.”

Gıda sanayicisi için pusulanın her zaman tarımı gösterdiğini, çoğunluğu aile işletmeleri olan çiftliklerin ürün desenleri, kaliteleri, rekolteleri, karlılıkları ve sürdürülebilirliklerinin gıda sanayisinin temel takip hususları olduğuna dikkati çeken Şarman, “Tarımın çıktılarını üretiminde hammadde olarak kullanan gıda sanayisi için çiftçinin ürününün hak ettiği değeri alması ve refah içinde üretmeye devam edebilmesi hayati önem taşıyan bir unsurdur. Üretimden kopuşlar yaşandığında, geri dönüşler için uzun süreçlere ihtiyaç duyulan tarım sektöründe çiftçilerimizi korumak, üretim sürecinin içinde tutmak zorundayız” diye konuştu.

 

“Finansmana erişimde yaşanan sıkıntılar önemli bir sorun”

 

Son yıllarda gıda ve içecek sektörüne hızlı dinamik değişimler ve belirsizliklerin yön verdiğini vurgulayan Şarman, şunları ifade etti: “Tüm dünyada gıda emtia fiyatlarındaki belirsizlikler ve dalgalanmalar, küresel tedarik zincirlerindeki aksamalar ve bunlara ilaveten ülkemizdeki enflasyonist ortam ve baskılanan kurlar fiyatlama politikalarımızı ve yurtdışı pazarlardaki rekabetçiliğimizi olumsuz yönde etkilemektedir. Gıda ve içecek fiyatlarında 2022 yılında görülen artış hızının,  2023 yılında yavaşlamasını umuyoruz.  Türk gıda ve içecek sanayisi yine dış ticaret fazlası veren ender sektörlerden biri konumunu korudu.”

2023 yılının ilk 4 ayında dış ticaret fazlasının önceki yılın aynı dönemine göre, yüzde 80 düşüşle 300 milyon dolara gerilediğinin altını çizen Şarman, “Tarım özelinde, özellikle stratejik ürünlerde dışa bağımlılığımız en aza indirilmelidir. Hem içeride fiyat artışının yavaşlaması hem de dış ticaret gelirimizin artması için tarım gıda zinciri içindeki tüm aktörlere yönelik politikalarda pozitif bir yaklaşım göstermek gerekiyor” dedi.

Şarman, şöyle devam etti: “Finansmana erişimde yaşanan sıkıntılar da önemli bir sorun oluşturuyor. Mevcut enflasyon ortamı ve belirsizlikler, 2023 yılı ve sonrasına yönelik tahmin yapmamızı zorlaştırıyor. Küresel iklim değişikliğinin getirdiği öngörülemez ortam da sektörümüz açısından tüm dinamikleri etkiliyor. İklim değişikliği ve sürdürülebilirlik gereklerine uyum sanayinin her kolunun temel öncelikleri arasında olmasına rağmen, bu konunun tarım ve gıda sanayi özelinde birinci gündem maddesi olduğu hepimizce kabul görmüş bir husustur.”

“Su krizi gelecek 10 yılın küresel riskleri arasında bulunuyor”

Konuşmasında, iklim ve su kaynaklı risklere de değinen Şarman, “Tarımda makro düzeyde planlama, üretimde değişen iklim şartlarına uyum, üretim teknikleri ve teknolojinin sürdürülebilirlik, su ve enerji tasarrufu, israfı azaltma gibi önceliklerle hareket etmesi eylem planlarımızın ilk sıralarında yer almalıdır. Ayrıca uluslararası düzenleyici kurumların ve devletlerin makro ve mikro politikalarını bu çerçevede hazırlayıp yürürlüğe koymaları gereklidir” diye konuştu.

BM Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) verilerine göre, küresel anlamda tatlı suyun yüzde 70’inin tarım, yüzde 19’unun sanayi tarafından kullanıldığını kaydeden Şarman, “Mevcut eğilimler sürerse, su talebinin 2030 yılında arzın yüzde 40 üzerine çıkacağı hesaplanıyor. 2050 yılında ise dünya nüfusunun yarısından fazlasının su stresi altındaki bölgelerde yaşıyor olacağı öngörülüyor. Bu tablo insanlık için su krizinin resmidir. Otoriteler su krizini gelecek 10 yılın en etkili küresel riskleri arasında sayıyor. Bunun sonucunda yer altı sularının geri dönülmez şekilde tükenmesi, büyük bir çevre katliamı ve hatta su savaşlarının yaşanması olasıdır” ifadelerini kullandı.

Türkiye’de su konusunda yapılan yasal çalışmaların bu açıdan çok önemli olduğunun altını çizen Şarman, “Biz de TGDF olarak bu konuyu çok önemsiyor, kanun çalışmalarını ülkemiz ve sektörümüz için kritik buluyor, destekliyoruz.  Tarım ve su ayrılmaz iki gerçekliğimizdir ve biz gıda sanayisi olarak, doğru politika ve uygulamaların tespit edilip hayata geçirilmesi konusunda kendimizi asli muhataplar arasında görüyoruz” diye konuştu.

“Sanayide evrimi belirleyen bir etken de teknolojidir”

Şarman, sözlerini şöyle sürdürdü: “Sanayide evrimi belirleyen bir etken de teknoloji demiştik. Gıda sanayisinde mekatroniğin, robot kullanımının ve veri işlemenin yaygınlaşması olumlu bir eğilim olarak devam ediyor. Veri kullanımı, ürün hakkında ayrıntılı bilgiyi tüketiciye ulaştırmayı kolaylaştırmakta, ürün üretim zinciri ve içeriğinin izlenebilirliği ile gıda güvenliği standartlarına ulaşım kolaylaştırılmaktadır. Hammadde üretim noktalarında veri ölçme ve değerlendirme sistemlerinin yaygınlaşması, tedarik zincirlerinde tahmin edilebilirliği artırmakta ve üreticilerin satın alıcılar ile daha erken temas edebilmelerini kolaylaştırmaktadır. Kuşkusuz büyük veri işleme kapasitesi aynı zamanda üreticilerin tüketici tercihleri hakkında bilgilenmesini de kolaylaştırmaktadır.”

Sorunlara dijital çağın gerektirdiği hız ve kapsamda çözümler üretmede, sağlam bir temel oluşturacak nitelikli veri/bilgi yönetiminin sağlanması ve sürdürülebilirliğinin garanti altına alınmasının önemine değinen Şarman, “Bu temel üzerinde Ar-Ge, inovasyon ve bilimin ışığında yol almamız şart. Diğer sektörlerde olduğu gibi, burada da inovasyon ve teknoloji kullanımı ile verimlilik artışı arasında yakın bir ilişki olduğu ortadadır” dedi.

Teknoloji üretimini ve kullanımını kolaylaştıran ve hızlandıran önemli etkenlerden birinin de doğrudan yabancı sermaye yatırımları olduğuna işaret eden Şarman, “Türkiye’de doğrudan yabancı sermaye yatırımlarının azalma eğiliminde olduğu gözlemlenmektedir. Sanayi politikasının başarılı olabilmesi için beşeri becerilerde yetkinliğin artırılması çok ciddi bir ön koşul oluşturmaktadır. Bu güçlü bir ekosistemin olmazsa olmazıdır” diye konuştu.

“Dijital dönüşüm ile daha bilinçli tüketici profili”

Konuşmasında, öne çıkan etkenlerden tüketici tercihlerinden de bahseden Şarman, şunları söyledi: “Küresel düzeyde gelirlerin ve şehirleşmenin artması, bilginin daha ulaşılabilir hale gelmesi ve dijital dönüşüm ile tüm dünyada daha bilinçli bir tüketici profiliyle karşı karşıyayız. Tüketiciler gerek bireysel gerekse örgütlü şekilde, giderek artan biçimde tükettikleri gıdanın daha sağlıklı ve sürdürülebilir özelliklere sahip olmasına önem vermektedir. Sağlıklı, izlenebilir ve sürdürülebilir gıda talebi artık sadece A ve B segment tüketiciler ile sınırlı bir arayış değildir. Bu eğilim ve talep sonucu sadece batı dünyasında ve Türkiye’de değil, tüm pazarlarda düzenlemeler daha detaylı ve sıkı hale geliyor.”

Ulusal üretimler ve uluslararası ticaretin, denetimleri ve sertifikasyonları da beraberinde getirdiğini belirten Şarman, “Tüketiciler daha fazla etiket okur hale geliyorlar. Daha bilinçli olarak talep eder durumdalar. Üstelik bu durum sadece gıda güvenliğiyle sınırlı değil. Sizden yerkürenin ve hatta toplumun sürdürülebilirliğine uyum bekliyorlar, sertifikasyon talep ediyorlar. Sürdürülebilirlik raporlamalarının ve sertifikasyonlarının bizim ülkemizde de daha yaygınlaşmasını bekliyor, olumlu gelişmeler olarak görüyoruz” ifadelerini kullandı.

Şarman, sözlerini şöyle tamamladı: “Sağlık denildiğinde, obezite, aşırı şeker, yağ ve tuz tüketimine karşı duyarlılık, özellikle orta sınıf tüketici tercihlerinde önemli rol oynamaya başladı. Tüketicilerin daha sağlıklı ve daha çabuk tüketilebilen besin arayışı içinde olmaları yeni fırsatlar yaratmakta; bu durumda bizleri bu fırsatlara cevap verebilmek için de sürekli ürün ve süreç geliştirme çalışmalarına itmektedir.”

TGDF Başkanı Şarman TÜSİAD-Sabancı Üniversitesi Rekabet Forumu (REF) Türkiye Sanayisinin Bugüne Bakış ve Öneriler Raporu’nun tanıtım etkinliğine katıldı.

Close