Bilim Kurulumuzdan: Gıdalarda Sağlık Beyanı Mevzuatı Gözden Geçirilmelidir

Bilim Kurulumuzdan: Gıdalarda Sağlık Beyanı Mevzuatı Gözden Geçirilmelidir

Bilim Kurulumuzdan: Gıdalarda Sağlık Beyanı Mevzuatı Gözden Geçirilmelidir

Prof. Dr. Mehmet Pala

TGDF Vizyon bülteninde son dönemde yazdığım yazılarda, ülkemiz için çok önemli gördüğüm
fonksiyonel gıdalar ve sağlık beyanları üzerinde durmuştum. Konunun hem toplum sağlığı ve hem de
gıda sanayi için büyük önem taşıması nedeniyle tekrar gündeme taşımak istiyorum.
Günümüzde sağlıklı yaşam arayışı, bireysel tercihlerden çok toplumsal bir zorunluluğa dönüşmüş
durumda. Kronik hastalıkların artışı, yaşlanan nüfus ve sağlık sistemlerinin artan mali yükü; gıdanın
yalnızca beslenme değil, sağlığı koruma ve hastalık önleme aracı olarak da değerlendirilmesini
zorunlu kılıyor. İşte tam da bu noktada, fonksiyonel gıdalar sağlık sistemleri için stratejik bir alan
haline gelmiştir.
Gıda tüketiminin halk sağlığı üzerindeki etkisi, son yıllarda bilimsel verilerle daha net biçimde ortaya
konmuştur. Beslenme alışkanlıklarının obezite, kanser, diyabet, hipertansiyon, kardiyovasküler ve
nörodejeneratif hastalıklar gibi kronik hastalıkların oluşumunda %40 ila %60 oranında etkili olduğu
bilinmektedir. Türkiye’de yılda yaklaşık 250 bin yeni kanser vakası görülmesi, toplumun %15’inin
diyabet hastası olması ve obezite ile mental hastalıklar açısından Avrupa’da ilk sıralarda yer alması,
gıda-sağlık ilişkisinin önemini çarpıcı bir şekilde gözler önüne sermektedir.
ABD’de sağlık harcamaları, 2023 verileriyle yıllık ~4,9 trilyon dolar düzeyindedir ve bu rakam GSYH’nin
%17,6’sına karşılık gelmektedir. Kişi başına düşen sağlık harcaması yaklaşık 14.570 dolar civarındadır.
ABD sağlık sistemi, dünya genelinde en yüksek maliyetli sistemlerden biri olmasına rağmen, kronik
hastalık prevalansı halen çok yüksektir. Avrupa Birliği ülkelerinde ise sağlık harcamalarının GSYH’ye
oranı ortalama %10–12 civarındadır.
Bu veriler, özellikle kronik hastalıklara bağlı harcamaların sistemler üzerindeki baskısını göstermekte,
hem ABD’de hem de AB’de fonksiyonel gıdaların halk sağlığı politikalarında giderek daha fazla yer
bulmasına neden olmaktadır.
Türkiye’de kronik hastalıklara yapılan harcama tutarları hakkında maalesef net bir bilgimiz
bulunmuyor. Ancak Türkiye’de sağlık harcamaları 2023 itibariyle yaklaşık 1 Trilyon 250 Milyar TL
(52 Milyar $) düzeyine ulaştığı ve bunun en az %60’ının kronik hastalıkların tedavisi için kullanıldığı
tahmin edilmektedir. Hipertansiyon, obezite ve kalp-damar hastalıkları, toplam sağlık bütçesinin 300
Milyar TL’den fazlasını kullandığı belirtilmektedir. Yine bu tahminlere göre diyabet tedavisi için yıllık
sağlık harcaması toplamda 8 Milyar Doları bulmaktadır. Buradan da anlaşılacağı gibi ülkemizde sağlık
hizmetlerine önemli bir harcama yapılmakta ve bu tutar her yıl önemli ölçüde de artmaktadır. Bu
bağlamda, sağlık üzerinde olumlu etkileri bilimsel çalışmalarla desteklenen fonksiyonel gıdaların
yaygınlaşması, toplum sağlığının korunması ve sağlık giderlerinin azaltılması açısından önemli bir
fırsat sunmaktadır.
Ülkemizde gıdalarda sağlık beyanı verme yetkisi 2018 yılında 5596 sayılı kanunda yapılan
değişiklikle Tarım Bakanlığından alınarak Sağlık Bakanlığına devredilmiştir. Türkiye’de yürürlükte olan
“Sağlık Beyanı Yönetmeliği”, Avrupa Birliği’nde uygulanan EFSA modeli esas alınarak hazırlanmıştır.
Bu model, her bir sağlık beyanı için ilaç benzeri düzeyde klinik kanıtlar istemektedir. Ancak
fonksiyonel gıdalar ilaç değildir; dolayısıyla bu düzeyde kanıt üretmek hem yüksek maliyetli hem de
küçük ve orta ölçekli firmalar için neredeyse imkânsızdır.

Türkiye’de geçerli olan mevzuat, sağlık beyanı yapılabilmesi için yüksek düzeyde bilimsel kanıt, klinik
araştırmalar ve sıkı onay süreçleri talep etmektedir. Tüketicinin yanıltılmasının önüne geçilmesi
hedeflense de, bu katı uygulamalar halk sağlığına katkı sunabilecek birçok ürünün piyasaya girmesini
ve gıda sanayinin gelişmesini de engellemektedir. Bugüne kadar hiçbir gıdaya sağlık beyanı
verilemediği belirtilmektedir.
Fonksiyonel gıdaların düzenli tüketimi, bu hastalıkların ortaya çıkmasını geciktirebilir, ilaç kullanımını
azaltabilir ve yaşam kalitesini artırabilir. Küresel düzeyde “koruyucu tıp” (preventive medicine) ve
“koruyucu beslenme” (preventive nutrition) anlayışları ön plana çıkarken, toplumun sağlıklı gıda
tercihleri konusunda bilinçlendirilmesi büyük önem taşımaktadır.
Bu bağlamda, fonksiyonel gıdaların yaygınlaşması yalnızca birey sağlığı değil, aynı zamanda sağlık
sistemine yıllık milyarlarca liralık tasarruf potansiyeli anlamına gelmektedir.
Dünyada farklı ülkeler, sağlık beyanı konusunda daha esnek ve uygulamaya dönük modeller
benimsemektedir. Örneğin ABD’de FDA, kanıt derecelendirmeli bir sistem uygulamakta, tüketiciye
bilgi sunarken üreticiye de Ar-Ge teşviki sağlamaktadır.
Fonksiyonel gıdaların halk sağlığına katkısı, sadece bireysel sağlığı değil, ülkenin sağlık politikalarını ve
ekonomik sürdürülebilirliğini de yakından ilgilendirmektedir. Türkiye'nin bu alanda atacağı akılcı
adımlar; yerli Ar-Ge'nin önünü açacak, gıda sanayisini güçlendirecek ve kamu sağlık harcamalarının
yönetiminde önemli bir kazanım sağlayacaktır. Bu bağlamda Sağlık Bakanlığı konuyla ilgili Tarım
Bakanlığı, üniversiteler, araştırma kurumları ve sektör temsilcilerini bir araya getirerek bilimsel bir
tartışma ortamı yaratmalıdır.
Artık fonksiyonel gıdaları “ilaç” gibi görmekten vazgeçip, bilimsel temelli ve “kanıta dayalı
derecelendirmeli bir sağlık beyan sistemi” ile bu stratejik alanı destekleme zamanı gelmiştir.

Close