COVID-19 Sonrası Organik Tarım Sektöründe Riskler ve Fırsatlar

COVID-19 Sonrası Organik Tarım Sektöründe Riskler ve Fırsatlar

COVID-19 Sonrası Organik Tarım Sektöründe Riskler ve Fırsatlar

TGDF Akademi'nin gıdanın paydaşlarını bir araya getirerek COVID-19 sonrasını değerlendirdiği konferanslar serisinde organik tarım sektörü ele alındı. Kamudan ve özel sektörden konunun uzmanlarının bilgi ve görüşlerini paylaştığı konferansın moderatörlüğünü TGDF Yönetim Kurulu Üyesi Ayhan Sümerli yaptı.

Organik Tarım Sektöründe Riskler ve Fırsatlar başlığını taşıyan konferansa Tarım ve Orman Bakanlığı Bitkisel Üretim Genel Müdürü Dr. Mehmet Hasdemir, BÜGEM İyi tarım Uygulamaları ve Organik Tarım Daire Başkanı Hasan Yılmaz Dursun, ETO Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Uygun Aksoy, KSKDER Yönetim Kurulu Başkanı
Nesrin Serin ve ORGÜDER Yönetim Kurulu Başkanı Muharrem Doğan konuşmacı olarak katıldı.

Toplantıda Türkiye'de organik tarım sektörünün yaşadığı sorunlara, çözüm önerilerine ve Bakanlığın bu yöndeki çalışmalarına değinildi. Toplantıdan satır başları şöyle:

Dr. Mehmet Hasdemir: "Türkiye organik tarım açısından büyük fırsatlar barındırmaktadır."

"Türkiye organik tarım açısından büyük fırsatlar barındırmaktadır. Biyoçeşitliliğimiz yüksek, toprak ve su yapımız organik tarıma uygundur. COVID-19 sonrası organik tarım açısından bir fırsata dönüşebilir. Bu dönemde tüketicinin güvenilir gıda isteği, hem Türkiye’de hem yurt dışında kaliteli ve kontrollü gıdaya erişim talebi artmıştır. Bu açıdan salgın bir fırsat olabilir.

Diğer yandan, kriz sırasında ana tüketim mallarına talep artarken niş pazara talepte düşüş olabilir. Toplu tüketim yerlerinin faaliyetlerinin durması, organik ürün tüketiminde de düşüşe neden olabilir. Ancak her şekilde sağlıklı beslenmeye artan ihtiyaç, organik ürünlere yönelimi artırıyor. Bu açıdan toplamda bir talep artışı olmasını bekliyoruz."

Hasan Yılmaz Dursun: "Daha önce eğitim için ayrılan kaynağın tamamını analizler için harcadık."

"Bakanlık olarak iyi sertifikasyon ve kötü sertifikasyon şeklinde bir tanımı kabul edemeyiz. İyi ya da kötü sertifikasyon kuruluşu vardır da diyemeyiz. Bakanlık adına yetki vermişsek ve kontrolünü düzenli olarak yapıyorsak bu bizim gözümüzde birinci sınıf bir kontrol ve sertifikasyon kuruluşudur, onların sertifikalandırdığı ürünler de organiktir.

Biz gerekli hassasiyeti gösteriyoruz. Düzenli olarak kontrol kuruluşlarını yerinde kontrol ediyoruz. Müteşebbisleri kontrol ediyoruz. Numuneler alınıyor, analizler yapılıyor. Organik tarımın geliştirilmesine yönelik projede, daha önce eğitim için ayrılan kaynağın tamamını analizler için harcadık. Tespit ettiğimiz, somut bilgi ve belgeyle bize ulaşan şikayetler olduğunda bunların üzerine gidiyoruz. Tespit durumunda ise mevzuatın gerektirdiği müeyyideleri uyguluyoruz. Türkiye’de organik tarımla ilgili soru işaretleri oluşmasına izin vermeyiz. Sektörün de buna aynı hassasiyeti gösterdiğini biliyoruz."

Prof. Dr. Uygun Aksoy: "Türkiye’de organik tarımın durumun ne olduğunu söylemek için elimizde veri yok."

"Türkiye’de durumun ne olduğunu söylemek için elimizde veri yok. Bu bizim için önemli bir eksiklik. Bazı görüşmeler ve ortak toplantılardan ortaya çıkan verilere göre aslında bir talep artışı yaşandı, ancak yeterli ürün bulunamadı. Artan talebi karşılayacak üretim olmadığı için bir boşluk oluştu, iç pazarda fiyat oynamaları yaşandı.

Tarım ve Orman Bakanlığı kendi OTBİS sistemi üzerinden, yetki verdiği sertifikasyon kuruluşlarını kaynak kabul ederek bu konuda veri topluyor. Ancak bu veri öncelikle çoğunluğu çiftlik düzeyinde, birincil üretime veya işleme sürecine ilişkin bilgiler. Pazar verisi yeterince ya da istenen düzeyde yok. Ancak ihracata ilişkin verileri de kullanarak veriler biraz daha gerçekçi bir noktaya çekilmeye başlandı."

Nesrin Serin: "Eşdeğerlikle ilgili mevzuat ve kanun değişiklikleri açısından çok ciddi çalışmalar yapmamız gerek.”

"Eşdeğerlik hazırlığı açısından bakıldığında Türkiye’de gerek Tarım ve Orman Bakanlığı’nın, gerek bu konuda STK’lar ve konunun uzmanları ile olacak çalışmalarda biraz daha hızlanıyor olunması gerekli. Çok net bir yol haritamız yok. Eşdeğerlikle ilgili mevzuat ve kanun değişiklikleri açısından çok ciddi çalışmalar yapmamız gereken bu günlerde, organik sektörü öncelik noktasında ne kadar dikkate alınıyor bilmiyoruz. Türkiye’de ve dünyadaki organik tarım talep artışını göz önüne aldığımızda ülke olarak hazır olmamız gerekiyor. Ama hazır olduğumuzu düşünmüyoruz. Yol haritasının belirlenmesi gerekiyor.

Kontrol ve sertifikasyon kuruluşları da kapasiteyi geliştirmek, altyapıyı hazır hale getirmek, Bakanlıkla daha entegre ve yönetilebilir bir sistem içinde çalışmak arzusundadır. Teknolojik altyapı olarak da yeterli durumda değiliz. Gerek denetimlerin takibi ve izlenebilirliği, gerek sahadaki verilerin doğru ve tarafsız şekilde sunulması konularında da eksikler var."

Muharrem Doğan: "Organik kelimesi 'güven' olarak algılanmalı. Tüketici farkındalığının artırılması gerekiyor."

"Sektör iç piyasada da her geçen gün büyüyor. Yeni ürün kategorileri geliyor. Üretim daha da artıyor. Bunun yanında pandemi de sağlıklı beslenmenin bağışıklık sistemi üzerine etkisinin yeniden değerlendirilmesinde etkili oldu. Bu dönemde organik sektörüne talep ve teveccüh arttı. Bunun devam edeceğini düşünüyoruz. Ülkenin gelir ve eğitim seviyesi yükselmiş durumda. Gençlerin ve orta yaş grubunun bu konularda hassasiyeti arttıkça sektöre olan ilgi de artıyor.

Biz ETO, KSKDER ve ORGÜDER olarak bir çalışma başlattık. Çalışma yoğun bir şekilde devam ediyor. Üç dernek olarak yaptığımız çalışma tamamlandığında rapor ve eylem planını Bakanlığa teslim edip değerlendirmeleri karşılıklı olarak yapmak amacındayız. Organik kelimesi “güven” olarak algılanmalı. Bununla ilgili olarak tüketici farkındalığının artırılması gerekiyor."

Ayhan Sümerli: "Sektörü geliştirecek kalıcı bir teşvik sisteminin getirilmesini istiyoruz."

"Organiğin paydaşları olarak kısa vadeli akçelenmekten ziyade, sektörü geliştirecek, ihtiyaç duyulan ürünlerle alakalı, kalıcı bir teşvik sistemiyle bu işi yapmamız gerekiyor. Fonlarla limitliyiz. Organik tarım ülke tarımının küçük bir parçasıdır. Uzun vadeli çözümler yapılmalı. Miktar devletin bütçesiyle sınırlıdır, ancak aktarılan kaynağın doğru yere gitmesi gerekli.

Ürün analiz edildiğinde içinde kalıntı yoksa bu organik olduğu anlamına gelmez. Organiğin etik değerleri var. Tohumdan başlayıp nihai tüketiciye gidene kadar olan sürecin mevzuata uygunluğunun takip edilmesi ve yetkin kuruluşlarca denetlenmesi gereklidir. Biz bunu nihai tüketicilere çok doğru aktaramazsak, organiği ne Türkiye’de ne dünyada çok da fazla geliştiremeyiz."

 

Close