COVID-19 Sonrası Bakliyat Sektörü Nereye Gidiyor?

COVID-19 Sonrası Bakliyat Sektörü Nereye Gidiyor?

COVID-19 Sonrası Bakliyat Sektörü Nereye Gidiyor?

COVID-19 sonrası bakliyat sektöründeki gelişmeler TGDF Akademi tarafından düzenlenen video konferansta değerlendirildi. Çok sayıda katılımcının hazır bulunduğu videokoferansın konukları PAKDER Başkanı İsmet Aral, Hakan Agro DMCC CEO’su, Dünya Bakliyatçılar Federasyonu Eski Başkanı Hakan Bahçeci ve Toprak Mahsülleri Ofisi Genel Müdürü Ahmet Güldal oldu. 

 

İsmet Aral: "Uzun süre ülkedeki potansiyeli ortaya çıkaracak net bir politika ortaya koyulamadı"

Konferansın ilk konuşmacısı olan PAKDER Başkanı İsmet Aral konuşmasına bakliyat tarımının Türkiye'deki tarihsel sürecine ilişkin bilgi verdi. Aral bakliyat tarımının geçmişte yeterince desteklenmemesinin altını çizdi. Aral konuşmasında şunları söyledi:

"Türkiye 1980’lerde bakliyat konusunda Hindistan’dan sonra ikinci sıradaydı. O zaman 35-40 milyon civarında olan nüfusa karşın 1,6 milyon tonluk bir üretim mevcuttu. Destek politikalarının ve alım stratejilerinin değişmesi, nadas alanlarının daraltılması gibi nedenlerle nohut ve mercimek başta olmak üzere bakliyat tarımı cazip olmaktan çıktı, Türkiye küresel pazardaki hakimiyetini kaybetti. Şu anda 1,2 milyon tonluk bir üretim yapılıyor, açığı kapatmak için dönem dönem ithalata gidiliyor.

"Dünyada üretim artarken Türkiye'nin payı geriledi"

Dünya bakliyat üretimi 1990’lardan sonra %50 artış gösterirken Türkiye’de düşüş yaşandı. Ülkemizin dünya üretimindeki payı %1,3’e geriledi. Uzun süre ülkedeki potansiyeli ortaya çıkaracak net bir politika ortaya koyulamadı. Ancak son 10 yılda bakliyat konusunda farkındalık artıyor, Devlet tarafından olumlu adımlar atılıyor. 2008’de ton başına 100 TL olarak yeniden başlayan destek, bugün 800 TL’ye ulaştı. Yine de bakliyat özelinde girişimlerde bulunmak yeterli değil. Sektör ancak tarımın geneline yönelik atılacak adımlarla büyüyebilir.

COVID-19 salgını ile yeni bir dönem başladı. Salgından sonra ilk akla gelen tarım sektörü oldu. Artık Dünya tarıma farklı yaklaşacak. Türkiye’nin şansı verimli topraklar üzerinde olması. Bu dönemde doğru yönetim ve strateji ile eski gücümüz ortaya çıkabilir, Türkiye bölgede başrol oynayacak konuma gelebilir.

"Türkiye bakliyatta kendine yetecek konuma gelmeli"

Tarım ve Orman Bakanlığı çok önemli girişimlere imza atıyor. 15 ilde atıl arazilerin tarıma kazandırılmasına çalışılıyor, bakliyat tohumlarında %75 oranında hibe uygulanıyor. Ancak sadece 15 ilin değil, topraklarımızın tamamının verimini artıracak çalışmalar yapılmalı. Türkiye bakliyatta kendine yetecek konuma gelmeli. Her yıl 12 milyar dolarlık ithalat yapılıyor. Bu para bizim köylümüze aktarılsa, doğru politikalarla ihracatımız 40 milyar dolara çıksa, bu potansiyel ortaya koyulabilse ülkemiz çok farklı bir noktaya gelebilir.

2010 yılında uygulanmaya başlanan havza modelini bugünkü gerçeklere göre modifiye ederek, Dijital Tarım Pazarı platformunu da buna ekleyerek; odalar, borsalar, federasyonlar, STK’lar, üniversiteler, tüm paydaşlar, Bakanlığımızla birlikte ulusal bir şuur ortaya koyarak bu işi başarabiliriz."

Hakan Bahçeci: "Bakliyat artık hak ettiği yere doğru gidiyor"

Bakliyatın hak ettiği noktaya gittiğini söyleyen Bahçeci ise konuşmasında şunları söyledi:

"Dünya’da trendlere bakıldığında, 1950’lerde açlıkla mücadele amacıyla başlayan Yeşil Devrim sonrasında mısır, pirinç ve buğday üretiminde %400’lere varan artışlar görülürken, bakliyatta artış %105 seviyesinde kaldı. Bunun sebebi günlük enerji ve kalori hesabına bakılarak bu yönde en verimli ürünlere odaklanılmasıydı. Bakliyatta aynı dönemde ekili alan ve verim artışı da düşük kaldı.

Ancak 55 yılda %105 büyüyen bakliyat üretimi, geçtiğimiz yıl %10 civarı bir büyüme gösterdi. Dünyada bakliyata ilginin arttığı görülüyor. Bakliyat artık hak ettiği yere doğru gidiyor. Bunda Dünya Bakliyatçılar Federasyonu’nun çalışmaları da önemli yer tutuyor.

COVID-19 salgını dünyada tüm ürünler gibi bakliyatı da etkiledi. En büyük risk tedarik zincirinin kırılmasıydı. Özellikle konteyner bulunamaması nedeniyle yaşanan lojistik sıkıntılar, petrol fiyatlarının düşmesine rağmen navlunda artışı getirdi. Malların gecikmesi, üretime yansımasının gecikmesi, fabrikaların taahhütlerini yerine getirememesi, tüm gıda sektöründe olduğu gibi bakliyatta da yaşandı. Bazı ülkeler bakliyatta ihracat sınırlandırmasına veya yasağına gitti. Ancak büyük üretici ve ihracatçı ülkelerin çoğunlukla iç tüketim kapasitelerinin üzerinde üretim yapıyor olmaları nedeniyle bu durum küresel bakliyat ticaretini yağlı tohumlar, pirinç ve buğdaya göre daha az etkiledi. Bu açıdan COVID-19 salgını bakliyat sektörü için bir şans oldu.

"Birçok faktör bakliyat talebini arttırıyor"

Bugün 815 milyon insanın açlık ve yetersiz beslenme sorunu bakliyatın önemini her zaman canlı tutuyor. Sürdürülebilirlik trendi ile tüketici tercihleri yüksek katma değerli bakliyat yönünde değişiyor. Tarımsal üretim yapamayan ülkelerin başka ülkelerden toprak alarak üretim yapması, ihracat kısıtlamaları ile riskli bir alternatif olarak ortaya çıkarken, tedarik zincirindeki oyuncular artan kırılma riskine karşı stok tutmaya yöneliyor. COVID-19’un bir etkisi de düşen hane geliri ile beraber ekonomik protein kaynaklarına ihtiyacın artması şeklinde ortaya çıkıyor. Bunlar sonucunda bakliyata talep artışı ve fiyat artışı bekleniyor.

Türkiye’de özellikle nohut ve mercimekte üretimin yeniden yükselme eğilimine girdiği görülüyor. Bu iki üründe de kendine yeterlilik düzeyleri %90’a yakın. Dünyada bakliyatı en iyi işleme kültürü bizde. Bu nedenle dünyanın neresinde üretilirse üretilsin, alıp kendi fabrikalarımızda işleyip ihraç edebiliyoruz, yeter ki mal akışı kesintiye uğramasın. Devlet destekleri burada çok önemli. Destekler 5 senelik stratejik bir vizyonla sürdürülürse Türkiye kaybettiği bütün ihracat pazarlarını geri kazanabilir.

Türkiye olarak bakliyatı çok iyi biliyoruz, ancak ürün işlenmesi ve Ar-Ge noktasında geride kalmış durumdayız. Günümüzde bakliyat proteini çok önemli. Proteinin ekstraksyonunda sorun yok, ancak geride kalan %80 oranında un ve nişastanın örneğin ekmek üretiminde kullanılarak yurt içinde değerlendirilebilmesi gerekiyor. Bunu başarabilirsek bakliyat kaynaklı protein konusunda küresel anlamda başa oynayabiliriz. İhracatı geliştirecek bir diğer husus da yöresel tat farklarını pazarlamak, tohum ıslah çalışmalarıyla tadı ön plana çıkararak Türkiye’nin marka değerini artırmak.

Bakliyat sektörü geleceğe nasıl yatırım yapmalı?

Özetle bakliyat sektöründe geleceğe yatırım amacıyla yapılması gerekenler:

  1. Devletin alım garantisinin sürmesi, çiftçilerin teşvik edilmesi ve desteklenmesi
  2. Tohum ıslahı, sertifikalı tohum kullanımı ve koordineli üretim
  3. Verimliliğin artırılması
  4. Ar-Ge çalışmaları ile Türkiye’nin bitkisel protein üretim üssü haline getirilmesi, katma değerli ürünlerin geliştirilmesi
  5. Türk ürünlerinin tanıtımı ve “Made in Turkey” marka değerinin artırılması"

Ahmet Güldal: "Hem yurt içinde hem dünyada bakliyat üretimi arttı"

Türkiye'de ve dünyada bakliyat üretiminin arttığını vurgulayan Güldal, konuşmasında şunları ifade etti:

"Toprak Mahsulleri Ofisi (TMO) 2020 yılı bakliyat alım fiyatlarını açıkladı. Nohut fiyatı 3350 TL, kırmızı mercimek 3500 TL, yeşil mercimek ise 3200 TL oldu.

Her ne kadar bakliyatta zikzak çizen bir üretim görülse de, son zamanda hem kamuoyundan hem piyasalardan gelen taleple üretim artıyor. Bunda en belirleyici faktörler Tarım ve Orman Bakanlığı’nın vermiş olduğu destekler ile TMO’nun 2018 yılında, 25 yıl aradan sonra yeniden üreticiden tüketiciye süreçte bakliyat piyasalarını düzenleme ile görevlendirilmesi oldu. O zamandan beri TMO bakliyat alımlarına başladı. 2018 ve 19’da çok büyük rekolteler görüldü.

COVID-19 sürecinde besin değeri ve fiyat avantajı nedeniyle hem yurt içinde hem dünyada bakliyat üretimi arttı. Bu sayede elimizdeki stoklar neredeyse tükendi. 2020 yılında kırmızı mercimekte 400 bin ton, yeşil mercimekte 40 bin ton, nohutta 550-600 bin ton, kuru fasulyede de 250-300 bin ton rekolte bekleniyor.

"Türkiye Dünya çapında bir otorite olacak"

Bu yıl kırmızı mercimek alım fiyatı %40 oranında artırıldı. Amaç tüm bakliyat ürünlerinin dengeli olarak desteklenmesi, ülke ihtiyacı ve ihracata aktarılabilecek üretimin dengeli olarak gerçekleştirilebilmesi.

Türkiye’nin tarım politikası vardır ve bu bir deneme yanılma amacıyla değil yol haritası olarak belirlenmiştir. Bu aklın, mantığın ve de ihtiyaçların, ticaretin etkili olduğu bir yol haritasıdır. TMO burada kendisine verilen misyonu yerine getirebilecek kapasite ve kabiliyete sahiptir. Uzman bir kadroyla, çiftçiye verdiği güvenle bu işi yürütmektedir. Son iki yıldır bakliyatta tamamen üreticiyi memnun etmeye, üretimin sürdürülebilirliğini sağlamaya yönelik girişimlerde bulunulmaktadır.

Geçtiğimiz yıl Türkiye nohut ihracatı 153 bin ton, ithalatı ise 6 bin ton oldu. Nohut özelinde net ihracatçıyız. Bu süreç devam ederse Türkiye Dünya çapında bir otorite olacaktır. Türkiye’nin bu süreci devam ettirebilmesi Tarım ve Orman Bakanlığı ile TMO’nun elindedir. Konuya bu bilinçle yaklaşılmaktadır. Bakliyatta ton başına 800 TL destek verilmektedir. TMO’nun açıkladığı fiyatlar üretici maliyetinin %30-50 kadar üzerindedir. Bu şekilde bakliyat üretimine ciddi bir destek verilmektedir.

"COVID-19 sürecinde kuru gıda sektörü Türk halkına saygısını gösterdi"

COVID-19 sürecinde bütün ülkeler öncelikle kendi halklarını beslemek için tarımsal ürünlerde ihracatlarını kısma, stoklarını koruma yoluna gittiler. Bakanlıklar olarak bu gelişmeler gün gün, saat saat izlenerek değerlendiriliyor, gerekli tedbirler alınıyor. Koronavirüs salgını önlemlerinin alındığı Mart ayından itibaren gerek un gerek bakliyat sektörü, çiftçisinden işleyicisine hiçbir arz eksikliğine neden olmadılar. Fiyatlarda da çok önemli bir artış olmadı. Salgın sürecinde kuru gıda sektörü Türk halkına saygısını gösterdi.

TMO salgın döneminde diğer ülkelerin tüm tedbirlerini takip ederek dikkate aldı. Ocak ayından itibaren yetkilerini güçlendirerek hazırlık yapıyordu. Bu hazırlıklar salgına karşı değil, her ihtimale karşı alınan önlemlerdi, ancak salgında da emniyeti sağladı. Stoklar yeterliydi, ihtiyat tedarikleri yapılmıştı. Rafların boş kalmaması, arzın kesilmemesi, fiyatların artmaması için TMO tarafından piyasaya arz yapıldı. Fiyatlar büyük oranda sabit kaldı."

Related Articles

Close